Çok Mu Sıkıldın Facebook'a Girmek İçin Tıkla.. Facebook'ta pkk propagandası yapan sayfaları şikayet etmek için tıkla..


.

Ne mutlu TÜRK'üm diyene.. // OTTOMAN EMPİRE

 ALLAH TÜRK ASKERİNİ KORUSUN 


   
  Osmanli imparatorlugu ~ Türkiye Cumhuriyeti
  Osmanli Hanedanligi
 
X
Osmanlıyı Anlatan Programı İndirmek İçin Download'a Tıkla RAR ŞİFRESİ : göktürkhan

Osmanlı Hakkında Bütün Bilgiler Bu Sitede

http://www.osmanli700.gen.tr/

Osmanlı Hakkında Bilgiler İçeren Video :





Osmanlı İMPARATORLUĞU

Osmanlı İmparatorluğu
 Osmanlı İmparatorluğu (Osmanlı Türkçesi: دَوْلَتِ عَلِيّهٔ عُثمَانِیّه Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye[8][9]) 1299-1923 yılları arasında varlığını sürdürmüş Türk devleti. Doğu Avrupa, Güneybatı Asya ve Kuzey Afrika'ya kadar topraklarını genişletmiş ve 16. yüzyılda dünyanın en güçlü imparatorluğu halini almıştır. Arnold Joseph Toynbee gibi bazı tarihçiler Türkiye'nin tek ardıl devlet sayılması gerektiğini savunurlar.[10] Devletin kurucusu ve Osmanlı Hanedanının atası olan Osman Gazi, Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundandır.[11] Devlet, Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde kurulmuştur. Osmanlı Devleti'nin bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkması yaygın kabule göre 1299 yılında olmuştur. Ancak Prof. Dr. Halil İnalcık ve bazı diğer akademisyenler, Osmanlı Devleti'nin 1299'da Söğüt'te değil 1302'de Yalova'da Bizans'a karşı yaptığı Bafeus Savaşı sonrasında devlet niteliğini kazandığını iddia ederler.[12][13] İstanbul ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nu yıkmış, bazı tarihçilere göre bu Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu gücünün doruğunda olduğu 16. ve 17. yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış ve Güneydoğu Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bölümünü egemenliği altında tutmuştur. Ülkenin sınırları batıda Cebelitarık Boğazı (ve 1553'te Fas kıyıları'na, doğuda Hazar Denizi ve Basra Körfezi'ne, kuzeyde Avusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümüne ve güneyde Sudan, Eritre, Somali ve Yemen'e uzanmaktaydı.[14] Osmanlı İmparatorluğu 29 eyaletten ve vergiye bağlanmış Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı. Devlet zaman zaman denizaşırı topraklarda da söz sahibi olmuştur. Atlantik Okyanusu'ndaki kısa süreli toprak kazanımları Lanzarote[15] (1585), Madeira (1617), Vestmannaeyjar[16] (1627) ve Lundy[17](1655) bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Devlet altı yüzyıl boyunca Doğu dünyası ile Batı dünyası arasında bir köprü işlevi görmüştür. Hakimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar zaman zaman, toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır. Genel olarak din, dil ve ırk ayrımından uzak durduğu için yüzyıllarca birçok devleti ve milleti hakimiyeti altında tutmayı başarmıştır.[18]Osmanlı İmparatorluğu, eski Türk örf ve adetlerinin ve İslam kültürünün yükümlülüklerinin doğrultusunda bir yönetim şekli belirlemiştir.[19] Osmanlı İmparatorluğu, Osmanlı Türkçesi'nde Devlet-i ʿAliyye-yi ʿOsmâniyye ([دَوْلَتِ عَلِيّهٔ عُثمَانِیّه], veya alternatif olarak Osmanlı Devleti [عثمانلى دولتى]) olarak anılmıştır.[9] Cumhuriyet sonrasında kullanılan Türkçe'de ise Osmanlı Devleti veya Osmanlı İmparatorluğu olarak bilinir. 19. yüzyıldan önceki İngilizce kaynaklarda ise Turkey ya da Turkish Empire şeklindeki kullanımlara rastlanır.[20] Günümüzde modern Türkiye için de Turkey kullanımının yaygın olmasının yanı sıra Republic of Turkey kullanımıyla, Osmanlı İmparatorluğu dönemi ile modern Türkiye dönemi birbirinden ayrılır. Osmanlı İmparatorluğu belirli tarihsel dönemlere ayrılarak incelenir. Dönemler, Osmanlı Devleti'nin yönetim yapısına ve dünya siyasetindeki yerine göre belirlenmiştir. Toprak büyüklüğünü temel alan ayrıştırmalardan daha detaylı bir bakış açısına izin vermektedir. Beylik döneminin ne zaman başladığı belli değildir. Osman Gazi birliklerinin 1298 yılında İnegöl ve civarını fethetmesi sonucunda bağımsızlığını ilan etti[21]. Bu dönemde beylik dönemi sona ermiştir. Moğol İmparatorluğu döneminde kaçan Süleyman Şah komutasındaki Kayılar ilk olarak 1227 yılında Anadolu'ya geldiler[22]. Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı Alaeddin Keykubad, Kayıları Karacadağ ve bölgesine yerleştirdi. Kayılar bu sırada 50.000 kişiydiler[21].Süleyman Şah'ın Fırat Nehri'nden geçerken, boğulması üzerine, Kayı Boyu'na mensup bazı kişiler Erzurum ve Erzincan civarına göç ettiler.[22] Bazıları da Suriye ve yeniden anayurtlarına göç etti. Ertuğrul Gazi ise Söğüt ve civarına yerleşti. Bu sırada buraları fethetti. Ertuğrul Gazi yaklaşık 1000 km2 civarı bir toprak fethetmişti[23]. Ertuğrul Gazi tahminen 90 ya da 83 yaşında ölmüştü.[24][25] Aşiret Osman Bey'i seçti. Osman Gazi, devlete adını vermiştir. 1299 yılına gelindiğinde Anadolu'da hüküm süren Anadolu Selçuklu Devleti yıkılma süreci içindeydi. Bu yıllarda Osman Bey, yakın arkadaşları ile birlikte Bilecik, Yarhisar ve İnegöl'ü fethetti. 1301'de Yenişehir fethedildi. Osmanlı Beyliği, 1299'da resmen kuruldu.[23] (Bunun yanı sıra tarihçilerin bazıları beyliği kuruluşunu 1301 kabul eder. Halil İnalcık'a göre ise beylik 1302'de gerçekleşen Koyunhisar Savaşı ile kurulmuştur.[23][26]) 1302'de Bizans İmparatorluğu kuvvetleri, Osman Bey'i durdurmak için yola çıktı. Osman Bey, Bizans İmparatorluğu ile yaptığı ilk savaş olarak kabul edilen Koyunhisar Savaşı'nın kazananı oldu.[27] 1326'da Osman Bey, Bursa'yı kuşattı. Fakat kendisinin rahatsızlanması üzerine kuşatmaya Orhan Bey devam etti. Aynı yıl Bursa fethedildi ve başkent yapıldı.[28] Döneminde kendi adına para bastırarak beyliği devlet haline getirdi.[29] 1329'da III. Andronikos'un başında bulunduğu Bizans ordusu ile yaptığı Maltepe Savaşı'nı kazandı.[30] 1331'de İznik'i, 1337'de İzmit'i topraklarına kattı.[31][32] Ayrıca kendisinin döneminde devletin sınırları, komşu Türk beyliklerinin toprakları yönünde de genişlemeye başladı. 1345'te Karesioğulları Beyliği Osmanlı egemenliği altına girdi. Böylece Osmanlı, hem beyliğin donanmasından yararlandı, hem de Rumeli'ye geçiş için alınması gereken önemli bazı noktalara sahip oldu.[33] 1352'de, taht kavgaları ile mücadele eden Bizans yöneticilerinden Kantakuzen'e isteği üzerine yardım kuvveti gönderen Orhan Bey, yardımın karşılığı olarak Gelibolu Yarımadası'nda bulunan Çimpe Kalesi'nin sahibi oldu.[34] Çimpe Kalesi'nin ele geçirilmesi ile Osmanlı Devleti, ilk Rumeli toprağını kazandı.[35] Orhan Bey'den sonra yerine I. Murad geçti. Murad Hüdavendigâr olarakta bilinen I. Murad, Osmanlı topraklarını Balkanlar yönünde genişletmeyi sürdürdü. İlk olarak Edirne yakınlarında yapılan Sazlıdere Savaşı ile Türk ilerleyişini durdurmak isteyen bir Bizans-Bulgar ordusunu yenilgiye uğrattı ve zaferin ardından Edirne'yi ele geçirdi. Kısa bir süre sonra, Edirne'yi geri almak isteyen Macar, Sırp, Bulgar, Eflâk ve Bosna birleşik ordusu ile Edirne yakınlarında karşılaştı. Yapılan Sırpsındığı Savaşı'nda karşı tarafı yenilgiye uğrattı. Döneminde, Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan'ı ele geçirmeyi başardı. Döneminde, Hamitoğulları Beyliği'nden para karşılığı Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Seydişehir, Karaağaç, Eğirdir ve Isparta'yı; Germiyanoğulları Beyliği'nden çeyiz yoluyla Kütahya, Simav, Tavşanlı ve Emet'i aldı.[36] Balkan ve Avrupa devletlerinin Osmanlı'nın Avrupa yönündeki ilerlemesini durdurma çabaları I. Kosova Savaşı (1389) savaşı ile devam etti. Osmanlı, savaşın kazananı oldu fakat I. Murad, savaşın bitmesinin ardından şehit edildi.[37] I. Murad'ın I. Kosova Savaşı sonrasında şehit edilmesi üzerine Osmanlı tahtına daha sonraları Yıldırım Bayezid olarakta tanınacak olan I. Bayezid geçti. I. Bayezid, Balkanlar'ın yanı sıra Anadolu'da siyasi birlik sağlama çabasına girişti. Bu kapsamda Aydınoğulları, Germiyanoğulları, Hamitoğulları, Menteşeoğulları ve Saruhanoğulları beyliklerini topraklarına kattı.[38] 1392'de Candaroğulları topraklarını ele geçirdi.[39] Saltanatı süresince dört kez İstanbul'u abluka altına aldı. Bunlardan üçüncüsünü 1396 yılında yaptı fakat Haçlı ordusunun Niğbolu'ya kadar gelmesi üzerine ablukayı kaldırdı.[40] Eylül 1396'da yapılan Niğbolu Savaşı'nı kazandı.[41] Savaşın ardından İstanbul'u dördüncü kez abluka altına aldı fakat bu albukayı da doğuda beliren Timur tehlikesi sebebiyle kaldırdı.[42] Çin'e sefer düzenlemek isteyen ve batısında güçlü bir devlet barındırmak istemeyen Timur, daha önceleri savaşarak yenilgiye uğrattığı Karakoyunlu ile Celayirîli hükümdarlarının Osmanlı'ya sığınmasını ve istediği şartların kabul edilmemesini ileri sürerek Osmanlı'ya savaş açtı. İki ordu, Ankara'nın Çubuk Ovası'nda karşılaştı. 1402'de yapılan Ankara Savaşı'nda Yıldırım Bayezid, kendisine bağlı Türk beylerinin Timur'un tarafına geçmesininde etkisi ile de yenilgiye uğradı; oğullarından Mustafa ve Musa ile birlikte Timur'a esir düştü.[38][43] Yıldırım, 1403'te Akşehir'de vefat etti.[43] Timur, Yıldırım'ın vefatı üzerine Musa'yı serbest bıraktı.[43] I. Mehmed, Fetret Devri'ne son verdi. Yıldırım Bayezid'in esir düşmesi ve esaret hayatındaki ölümünden sonra, oğulları İsa, Mehmed, Musa ve Süleyman arasında taht kavgaları başladı. Fetret Devri adıyla bilenen dönemin başında Timur, Yıldırım tarafından ele geçirilen Anadolu beylerine eski topraklarında yeniden bağımsız beylikler kurdurdu.[43] Tahtın sahibi olmak için şehzadeler arasında yapılan mücadelelerde ilk olarak Musa, İsa tarafından mücadelenin dışına atıldı ve ilk olarak Germiyanoğulları'na, ardından Karamanoğulları'na sığındı.[43] 1406'da yılında İsa, Mehmed'in tarafını tutan askerler tarafından öldürüldü.[43] Böylece mücadele Süleyman ve Mehmed arasında devam etmeye başladı; Süleyman, devletin Rumeli yakasının, Mehmed, Anadolu yakasının yöneticisi oldu.[43] İki kardeş arasında süren çatışmalar sırasında Musa, yeniden harekete geçti ve 1411'de Süleyman Çelebi'nin bulunduğu Edirne'ye baskın yaptı.[43] Aynı yıl Süleyman öldürüldü. 1411'den sonra çarpışmalar, Mehmed ve Musa arasında sürmeye başladı.[43] İki kardeş arasındaki mücadele, 1413 yılında Mehmed'in Musa'yı öldürtmesi ile sonlandı ve Fetret Devri noktalanmış oldu. Aynı yıl Mehmed, I. Mehmed unvanı Osmanlı tahtına oturdu. Saltanatı sırasında Ankara Savaşı sonrası Anadolu'da yitirilen toprakların birçoğunu yeniden ele geçirdi.[43] Döneminde Venedikliler ile yapılan ilk deniz savaşı, başarısızlıkla sonuçlandı.[44] Şeyh Bedrettin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal isyanlarını bastırdı. Saltanatın sonlarında, Timur tarafından esir edilen kardeşi Mustafa olduğunu iddia eden bir kişinin kendisini (Bu kişinin gerçekten Şehzade Mustafa olup olmadığı hakkında kesin bir bilgi yoktur.) Osmanlı padişahı ilan etmesi üzerine, bu sorun ile uğraştı ve Mustafa'nın üzerine yürüdü. Mustafa, yenilmesinin üzerine Bizans'a sığındı.[45] I. Mehmed, 1421 yılına gelindiğinde vefat etti.[43] I. Mehmed'in vefatı üzerine tahta II. Murad çıktı. I. Mehmed'in ölümü üzerine Bizans tarafından serbest bırakılan Mustafa, II. Murad'ın saltanatının başında Düzmece Mustafa İsyanı olarak bilinen isyanı çıkardı. Mustafa, 1422'de yakalandı ve idam edilerek isyan sonlandırıldı.[46] Aynı yıl İstanbul'u kuşattı fakat başarılı olamadı.[47] İki tarafda teknolojik bakımdan tamamen birbirine eşdi ve Türkler "bombardıman taşlarını almak için" barikat kurmak zorunda kalmışlardı.[47] Yine aynı yıl kendisinin kardeşi Küçük Mustafa'da tahta geçmek için isyan etti. İsyan, birkaç ay içinde bastırıldı.[48] Döneminde, Aydınoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları ve Tekeoğulları tamamen Osmanlı egemenliği altına girdi.[49] 1444'te Macarlar ile Edirne-Segedin Antlaşması'nı imzaladı. Antlaşmaya göre, tarafların on yıl boyunca savaşmamaları kararlaştırıldı.[50] Barışın hemen ardından yerini kendi isteği ile on iki yaşındaki oğlu II. Mehmed'e bıraktı.[51] Osmanlı tahtının henüz on iki yaşındaki şehzadeye kalmasını fırsat olarak değerlendiren Haçlı birliği, Edirne-Segedin Antlaşması'nı yok sayarak Osmanlı'ya savaş açtı. Kasım 1444'te gerçekleştirilen Varna Savaşı için II. Murad tekrar ordunun başına geçti ve savaşı kazandı.[51] Ancak, savaşın hemen ardından tekrar tahta geçmedi; ikinci kez tahta geçmesi 1446 yılında gerçekleşti. 1448'de Osmanlı'nın Balkan hakimiyetine son vermek amacıyla kendisine saldıran Eflak ve Macaristan orduları ile II. Kosova Savaşı'nı yaptı; savaşın kazananı oldu.[52] 1451 yılına gelindiğinde vefat etti.[53] Vefatının üzerine tahta tekrar oğlu II. Mehmed geçti. Babasının ölümü üzerine tahta çıkan II. Mehmed, ilk iş olarak babasının Venedikliler, Cenevizler, Macarlar ve Sırplar ile yaptığı barış anlaşmalarını yeniledi.[54] Ardından İstanbul'u kuşattı, 29 Mayıs 1453'te şehri fethetti ve ülkenin başkenti yaptı. Böylece Ortodoks Kilisesi'ni de himayesi altına aldı. Fetih, tarihçiler tarafından Orta Çağ'ın sonu ve Yeni Çağ'ın başlangıcı olarak kabul edildi. 1460'da Mora Despotluğu'na, 1461'de Trabzon Rum İmparatorluğu'na son verdi. Balkanlar'da Osmanlı topraklarını genişletmeye devam etti. 1468'de, Karamanoğulları Beyliği'ni ortadan kaldırdı. Karamanoğulları'nı koruyan ve Venedik'le işbirliği yapan Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ı Otlukbeli Savaşı'nda yendi ve devletin sınırlarını Fırat Nehri'nin batısındaki Anadolu topraklarına kadar genişletti. Girit Adası hariç tüm Ege Denizi adalarındaki Venedik hakimiyetini sonlandırdı. Sadrazamı Gedik Ahmet Paşa'nın Toroslar'ı ve Akdeniz kıyılarını ele geçirmesiyle Memlûklar ile sınır komşusu oldu. Yine Gedik Ahmet Paşa'nın Kuzey Karadeniz'e yaptığı seferler ile Kefe, Sudak ve Kırım Hanlığı, Osmanlı himayesine girdi. Böylece Karadeniz'deki Ceneviz hakimiyeti sonlandırıldı ve deniz, bir Türk gölü haline geldi. II. Mehmed, döneminde çıkardığı kanunları Fatih Kanunnamesi adıyla kitaplaştırdı. 1480'de düzenlenen Otranto Seferi sonucunda Napoli Krallığı'nın elinde bulunan Otranto, Osmanlı topraklarına katıldı fakat 1481'de II. Mehmed'in vefatı sonucunda sefer yarım kaldı. Osmanlı birliklerinin geri çekilmesi üzerine Otranto, Napoli Krallığı tarafından yeniden ele geçirildi. II. Mehmed'in ölümü üzerine tahta, yeniçeri desteği alan II. Bayezid geçti. Fakat kardeşi Cem, kendisinin padişahlığını tanımadı ve iki kardeş arasında taht mücadelesi başladı.[55] Bayezid, Cem'i yenilgiye uğrattı. Bunun üzerine Cem, sırasıyla Memlûklar'a, Rodos Şövalyeleri'ne ve papaya sığındı.[55] II. Bayezid, 1483'te Hersek'i, 1484'te Kili ve Akkerman'ı Osmanlı topraklarına kattı. Döneminde, Memlûklar ile yapılan savaş sonuçsuz kaldı.[56] Cem'in 1495'te ölümünden sonra Avrupa'da seferler yapmaya devam etti.[55] Venedikliler ile 1499-1503 yılları arasında yaptığı savaşlar sonucunda devlete Modon, Koron, Navarin ve İnebahtı limanlarını kazandırdı; ülkeyi vergiye bağladı. 1500'lerin başında güçlenmeye başlayan İranlı Safeviler, Anadolu'da Şii mezhebini yaymak için çalışmaya başladı. Bu çalışmalar sonucunda 1511'de, Osmanlı'ya karşı Şahkulu İsyanı çıkarıldı.[57] İsyan, aynı yıl Şahkulu'nun yakalanıp öldürülmesi ile bastırıldı.[58] Nisan 1512'de, baskılar sonucunda tahtı oğlu Selim'e bırakmak zorunda kaldı. Olaydan bir ay sonra ise vefat etti. Mohaç Savaşı'nı (1526) anlatan bir çizim. Daha sonradan Yavuz Sultan Selim adıyla da anılacak olan I. Selim, babasının döneminde başlayan Şii tehdidine karşı mücadeleye girişti. Safeviler ile yaptığı Çaldıran Savaşı'nı (1514) kazandı ve ülkenin başkenti Tebriz'e kadar ilerledi.[59] Bundan sonra, Memlûklar'a karşı harekete geçti. Yapılan Mercidabık (1516) ve Ridaniye (1517) savaşları sonrasında Suriye, Filistin ve Mısır'ı devletin topraklarına kattı; Memlûk Devleti'ni yıktı.[60][61] Hicaz'ı, egemenlik altına altına aldı ve devleti Hint Okyanusu'na açılma olanağına kavuşturdu.[62] Muhammed Peygamber'in Kutsal Emanetler olarak kabul edilen eşyalarını İstanbul'a getirtti ve hilafetin Osmanlı Hanedanı'na geçmesini sağladı; halife unvanını kullanan ilk Osmanlı padişahı oldu.[63] 1520'de, batıya sefer düzenlemek amacıyla yola çıktığı sırada Edirne'de vefat etti. Babasının ölümü üzerine tahta çıkan I. Süleyman, saltanatının ilk yıllarında Belgrad'ı ve Rodos'u fethetti.[64][65] Macaristan Krallığı ile yaptığı Mohaç Savaşı (1526) sonucunda krallığı kendisine bağlı bir hale getirdi. Ardından 1529'da Avusturya Arşidüklüğü'nün başkenti olan Viyana'yı kuşattı ancak başarısız oldu.[66] 1533'te Cezayir hükümdarı Barbaros Hayreddin Paşa, İstanbul'a geldi ve imparatorluğun hizmetine girdi.[67] Bir sonraki yıl ise kaptan-ı derya olarak görevlendirildi.[67] Aynı yıl Süleyman, Bağdat ve Tebriz'i imparatorluğun topraklarına kattı.[68] 1536'da, Fransa ile ittifak kurdu;[69] bu ittifakın bir parçası olarak yapılan Nice (1543) ve Korsika (1553) kuşatmalarının galibi oldu.[70][71] I. Süleyman, batıda Muhteşem Süleyman, doğuda Kanuni Sultan Süleyman olarak tanındı ve saltanatının son yıllarında, üç kıtaya yayılan imparatorluğunun topraklarında yaşayan insan sayısı 15 milyona ulaştı.[72][73] Deneyimsiz kişilerin tahta geçmesi ile merkezi yönetimin bozulması sonucu, devlet yönetiminde otoritenin sarsılması, halkın devlete olan güveninin azalmasına ve iç isyanların çıkmasına neden olmuştur. Özellikle yeniçeriler artık padişaha karşı gelmekteydi. Yeniçerilerdeki 'Ocak, devlet içindir.' anlayışı yerine 'Devlet, ocak içindir.' anlayışı gelişmiştir. II. Viyana Kuşatması'nı (1683) anlatan bir çizim. Avusturya ve İran seferleri sonucu oluşan ekonomik sıkıntılar, tımar sisteminin bozulması ve nüfus artışının yarattığı sosyal hayattaki sıkıntılar ve çağın gerisinde kalınması ile eğitim alanındaki bozulmalar sonucu devlet duraklama dönemine girmiştir. Coğrafi keşiflerle ticaret yollarının önem kaybetmesi, sık padişah değişmeleriyle çok verilen cülus bahşisi ve yeniçerilerin artmasıyla verilen ulufe miktarının da artması Osmanlı ekonomisini yıpratmıştır. Celali ayaklanmaları, Osmanlı toprak düzenini büyük ölçüde değiştirmiş, ağır vergiler yüzünden ya da “Büyük Kaçgun” sırasında yerlerinden olan çiftçilerin toprakları mültezimlerin ya da yerel yöneticilerin eline geçmiştir. Vergiler yüzünden borca giren köylüler, işledikleri toprakları sonunda tefecilere kaptırdılar. Osmanlı toprak düzeninin belkemiği olan tımar sistemi bozuldu. Büyük nüfus hareketleri ortaya çıktı ve kentlere büyük göçler oldu. Tarımsal üretim geriledi ve kıtlık tarım ürünleri fiyatlarının yükselmesine yol açtı. On binlerce insan yaşamını yitirdi ve pek çok yerleşim yeri yıkıma uğradı. Osmanlıda eğitim(ilmiye)nin bozulması da Osmanlıyı geriletmiştir. Avrupa'daki gelişmeleri (Reform, Rönesans) Osmanlı Devleti'nin takip etmemesi Osmanlı için bir dezavantaj olmuştur. Osmanlı Devleti'nin eğitim sisteminin bozulmasının nedeni Beşik Ulemalığı denilen sistemin ortaya çıkmış olmasıdır.Bu sisteme göre müderrislerin(Öğretmen) yeni doğan çocukları doğduğu andan itibaren medrese(Eğitim yuvası) öğretmeni sayılıyordu. Osmanlı Devleti'nde İslamiyet baskın din olmakla birlikte, İslam inancında "semavi dinler" olarak kabul edilen Musevilik ve Hıristiyanlık dinlerinin mensupları, millet sistemi sayesinde o dönemde batı ülkelerinde azınlık dinlerine gösterilen hoşgörünün üzerinde bir rahatlık içinde yaşamayı sürdürdüler. Hristiyanlığın Ortodoks ve Gregoryen kiliseleri millet sistemi içinde meşru bir şekilde örgütlenmiş durumdaydı. Bu inançlara mensup kişiler, kendi dini kurallarına göre yargılanırdı. Buna karşılık millet sistemine dahil olmayan dinlerin, devlet içinde meşru bir varlığı bulunmuyordu.Hilafet veya Halifelik, İslami siyasi ve hukuki yönetim makamına ve yönetime verilen isimdir. Halife ise Hilafet makamındaki kişiye denir. İslamiyet Peygamberi Muhammed'in ölümünden sonra makam bir süre daha bir yönetim biçimi olarak varlığını sürdürmüş olsa da zamanla daha çok İslami bir toplumu veya İslam Devleti'ni vurgulamak için kullanılan bir terim olmuştur. Halifelik daha çok müslümanların Sünnî kanadının temsilcisi olarak kabul görmüştür. Şiî kanadı büyük ölçüde Sünnî hilafet yönetimi altında yaşasa da Halife'yi kabul etmemişlerdir. Halifeliği Şiî'likteki ya da Alevilik'teki İmamet'ten farklı kabul etmek gerekir. İmamet teokratik bir özellik taşımasına rağmen, Halifelik teokratik bir özellik taşımamıştır. Halifeler yetkilerini saltanat dahi olsa Ümmet'in biat'ı ile devralmışlar, yönetim işlerini de büyük ölçüde danışmaya dayalı olarak yürütmüşlerdir. Bu anlamıyla teokratik olmaktan öte dünyevîdir. Halife, ilk zamanlarda İslam toplumunda ilerigelenlerin seçimiyle başa geldiği halde, Emevi ailesine geçmesinin ardından saltanat şeklini almıştır. Abbasi Hanedanı'ndan gelen halifelerin 10. yüzyılda zayıflamasına kadar devlet başkanı görevini yürüten halife, bu dönemde siyasi gücün yerel hükümdarların eline geçmesinin ardından sadece ruhani önder veya İslami toplulukların onursal lideri haline gelmiştir. Abbasiler döneminde Bağdat'ta yaşayan halife, Moğolların 1258 yılında Bağdat'ı yağmalamaları sonucunda Mısır'a Memluk himayesine kaçmış, 16. yüzyılın başında Yavuz Sultan Selim'in Memluklar'a son vermesiyle birlikte İstanbul'a taşınmıştır. Daha sonra Osmanlı Hanedanı'na geçen halifelik, 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla fiilen hilafetin olmamasına rağmen resmen halifeliğin varisi Türkiye olmuştur. 3 Mart 1924 tarihinde laiklik ilkesi gereğince halifelik Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından resmen kaldırılmıştır.


Wikipedi ' den Alıntıdır. GöktürkHan


 
  Bugün 46625 ziyaretçi siteye göz attı. Sizlerle gün geçtikçe büyüyoruz!! Her Hakkı Saklıdır ® Copyright ™ 2015 TURKEY  > IP adresiniz :
Tüm tarayıcılarla uyumludur.
 
 

C* ECDADIMIZI SAYGIYLA ANIYORUZ, YOLUNUZDAYIZ..BURASI TÜRKİYE u.s.a DEĞİL.! C*
Reklam vermek isteyenler, resme tıklayıp bana ulaşsın..
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol